Archive | Haziran 2016

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’Ü KAYBETTİK. BAŞIMIZ SAĞ OLSUN..

fft267_mf2282610

Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkartmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekayı terbiye etmektir. – Gazi Mustafa Kemal Atatürk- (1936)
—————————————–

Değerli dostum. Yakın arkadaşım, Fikirdaşım, gerçek Atatürkçü ve Türk milliyetçisi Kardeşim Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk Bey hakkın rahmetine kavuşmuştur.

Bütün ömrünü din simsarlarının ve sahte dincilerin yalanlarına karşı mücadele ile geçiren, Yaşar Nuri Öztürk’ün fikir ve düşünceleri henüz hayatta iken dünya insanlığını aydınlatmaya devam etmiştir.

Bu vesile ile , özellikle Kur’an Ayetlerinin iniş sırasına göre yazdığı “Kur’an Meali”, her insanın okuyup feyiz alması ve durup üzerinde derin derin düşünmesi gereken “Allah ile Aldatmak” kitabı ve son olarak Türkiye’nin din simsarları elinde sürüklendiği durumu açıklayan “Kötülük Toplumu” kitaplarının her Türk vatandaşının tekrar tekrar okunup incelenmesine yarar görüyorum.

Bugün fani vücudu aramızdan ayrılmıştır. Ama O’nun ismi felsefi ve dini bilimler alanında insanlık var oldukça tüm dünyada yaşamaya devam edecektir. Çünkü batı kültürleri bu büyük ilim adamını bizden önce tanımış ve bilim dünyasında kendisine hak ettikleri gerçek değeri vermişlerdir.

Milli değerimiz Yaşar Nuri Öztürk Bey; Time Dergisinin gerçekleştirdiği “20. Yüzyılın En Önemli Kişileri” anketinin “En Önemli Bilim Adamları ve Islahatçılar” listesinde, tüm dünyadan katılımcıların oylarıyla belirlenmiş yüz ismin, 2001 yılı itibariyle ilk onu arasında yer alarak dünyaya açılan aydınlık yüzümüz olmuştur.

Türk milletine ve tüm İslam alemine Kuran Müslümanlığını öğreten, Kur’anı duvardan indirip günlük yaşamımıza sokan bu büyük insanın hakkını bu millet kolay ödeyemez.

Milletçe başımız sağ olsun.

Değerli Kardeşim Yaşar Nuri; seni hep güler yüzünle hatırlayacağım.

Mekanın cennet olsun.

Adın ve namın özgün fikirlerinle dünya durdukça yaşasın.

ÜLKEDEKİ GERGİN ORTAM ACİLEN GİDERİLMELİDİR… BURADA ASLİ GÖREV CUMHURBAŞKANINA DÜŞMEKTEDİR.

1601341_h

Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (Nutuk-1927)

———————–
Midyat’ta şehit olan kadın polis Nefize Özsoy’un eşi Cumhur Özsoy, eşinin Selimiye Camiinde protokol kurallarına göre uygulanan cenaze namazında Ana Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında saf tutmak istememesi, yanında duran emniyet müdürü ile yer değiştirmesi hadisesi tüm ülkenin gözleri önünde ceryan etti.

Namazdan sonra cenaze sahipleri ile CHP’li bir grubun kavga görüntülerine de üzüntü ile şahit olduk. Şehit polisin babasının olaylar üzerine acı haykırışlarını gözyaşları ile izledik.

Şehidin kendisi de polis olan eşi Cumhur Özsoy neden CHP liderinin yanında saf tutmak istemediğini basına şöyle izah etti; “Biz Türküz, polisiz, Müslümanız, gerisini söylemeye gerek yok. Yer değiştirmek istedim. İçimden öyle geldi, müdürümün soluna geçtim. Bilseydim cenazeye bile gelmesini istemezdim, elimi bile uzatmazdım..”

Tarafların en acılı gününde ortaya çıkan ve kamuoyuna tüm çıplaklığı ile yansıyan bu vahim durum; bilerek ve isteyerek, bilinçli psikolojik savaş operasyonları ile Türk toplumunun nasıl bölündüğünün ve her an bir iç savaşı patlamaya hazır bomba haline gelindiğinin en tipik göstergesidir.

Bu safhadan sonra başta cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere Türkiyeyi yöneten kadroların toplumu dahada gerecek ve patlamayı tetikleyecek her türlü davranıştan kaçınmaları gerekmektedir.

Ortam acilen sakinleştirilmelidir.

Şimdi görsel ve yazılı medya patronlarına çok önemli görevler düşmektedir. Ellerindeki çok etkili iletişim silahını çok duyarlı olarak kullanmak zorundadırlar.

Ayrıca üniversitelerimizdeki toplum bilimciler, eğitimciler, sosyolog ve pedagoglar ile aydın din adamlarımızdan geniş ölçüde yararlanılmalıdır.

Sonuç olarak; her türlü imkan kullanılarak toplumun gazı alınmalıdır.

Çünkü yayından çıkan oku geri döndürmek asla mümkün değildir.

ALMANYA’NIN “TÜRKLER SOYKIRIM YAPTI” DEME HAKKI YOKTUR.(1)

263433f031af4ca6e12b0f9b5431c8c1_9cb4d235df05529debe8e2c69ee44ef2

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1931)

2. Dünya Harbinde Yahudilere karşı planlı, proğramlı ve sistemli bir soykırım uyguladıkları Birleşmiş Milletler tarafından resmen tescil edilerek soykırım yapan bir devlet olduğu dünyaca kanıtlanan Almanya’nın; tarihin hiç bir döneminde soykırım yaptığı görülmeyen Türk milletini “soykırımcı” olarak nitelendirmesi ve bu durumu parlamentosuna onaylatması abesle iştigaldir. Asla kabul edilemez.

1. Dünya Savaşı’nın mağlubu Almanya, barış antlaşmalarının ağır şartları altında zor durumda idi ve galip devletlerin yaptırımları karşı çıkış yolu bulamıyordu. Her alanda aşağılanma ve çöküş devam ederken halkın içine düştüğü bunalımı fırsat bilen “Alman Halkının bu yapılanları hak etmediği” savı ile partisini iktidara taşıyan Nazi Partisi lideri Adolf Hitler önce Almanların moralini yükseltmekle işe başladı.
Kurduğu propaganda bakanlığının başına getirdiği Dr. Paul Joseph Goebbels, bütün gücünü bunalımdaki Almanların “En üstün ırk olduğu ve dünyaya diğer ırkları yönetmek için gönderildiği ” temasına bağlamış ve bu propaganda etkili olmuştur.

Almanlar; Avusturyalı bir sıhhiye onbaşısının nutuklarındaki hezeyanlarla kendinden geçmiştir. Sonunda tamamen boş hayallerin peşinden ülkeyi yıkıma sürüklemişlerdir.

Milyonlarca Alman, yıllardır yan yana yaşadığı komşusu, bakkalı, manavı, berberi ve arkadaşı olan Yahudilerin evleri, dükkânları SS’ler tarafından yakılıp, yıkılırken, kendileri ölesiye dövülürken ses çıkarmamış, savaş başlayınca alıp meçhul yerlere götürülürlerken de seyirci kalmıştır. Hatta bizzat kendisi ihbar etmiştir.

Alman ulusunun çoğunluğu histerik bir biçimde Führer’lerini çılgınca desteklerken, onun yolunda bin yıllık Alman İmparatorluğunu yeniden kurmak için cephelere giderken, devletin çok basit ama etkin usullerle gerçekleştirdiği propagandasına inanmıştır.

Aslında Nazilerin propaganda temaları; çok iyi seçilmiş ve sıradan halkın anlayabileceği bir dilde vurgulanan seçilmiş bir kaç konuyla sınırlıydı.. Führer’in göklere çıkartılıp dâhiliğinin vurgulanması, düşmanları olan komünistlerin ve Yahudilerin daima karalanması, anti-komünizmin ve anti-semitizmin hep diri tutulması, Alman ulusunun önünde bu iki kötülüğün sürekli gösterilmesi ısrarla tekrarlanan, zihinlere mıhlanan temalardı.
Nazi Almanya’sı işgâl ettiği ülkelerde de ayni tarz ve şiddette propagandaya önem verdi. İşgâl edilen tüm ülkelerde o ülkelerin iş çevrelerinden, polisten, bürokrasiden, basından, organize suç örgütlerinden işbirlikçiler bulundu veya parayla satın alındı.

Nazi Propaganda Bakanı Goebbels’e göre; Yahudiler milliyetsiz idiler. Dünyanın her yanında fesat yayıyorlardı ve halkları kamplara bölüyorlardı.

Komünist SSCB ile kapitalist Anglo-Sakson devletleri Almanya’ya karşı ittifak kurunca, fatura yine Yahudilere çıkmıştı. Çünkü liberalleri ve komünistleri de Yahudiler yönetiyordu. Zaten ülkelerin sermayesi de Yahudi veya Mason sermayesiydi. Karşı kamptakilerin teorisyeni Karl Marx da Yahudiydi. Dünyanın en üstün ulusu olan Almanlar “Semitik-Marksist-Mason” komplosuyla karşı karşıyaydı.

Hitler’e göre; ” Bir yalan ne kadar büyük olursa, inanılırlığı o kadar artardı.”

Alman halkı ve Alman ordusu Yahudilere uygulanan devlet şiddetini ve soykırımı benimseyip destekledi. Çünkü yapılan propagandanın ana teması “Yahudi Düşmanlığı” üzerine kurgulanmıştı.

Alman yönetiminin Yahudilere karşı yapacağı vahşi uygulamadan önce kendi halkını hazırlamak ve kendisini mazur göstermek için başvurduğu yöntem en az toplama kamplarında yapılanlar kadar kötü ve acımasızdı. Bu propagandanın gayesi; yapılanlara Alman halkını hazırlamak, ülkede istikrarı ve kanun hâkimiyetini sağlamak gibi basit bir amaca yönelikti. Onlara göre; Alman Askeri ve polis güçleri tamamen yasaların verdiği görevleri icra ediyorlardı. Yani kanunsuz bir durum asla mümkün değildi.

Hitler dönemi Yahudilere uygulanan politika adeta bu milleti tarihten silecek kadar önemliydi. Önce kendileri kendi politikalarına inandılar. Sonra adım adım bunun uygulamasına geçtiler.

Şimdi 1939-1945 yılları arasında Alman Parlamentosu tarafından çıkartılan Alman Kanunlarında yer alan “Yahudi Yasakları” konusuna göz atalım ve yapılan korkunç baskının dayanılmazlığını görelim.

Konuyu 2. Dünya Harbini anlatan “Büyük Dünya Olayı” isimli altı ciltlik belgesel eserden çıkardığım maddelerle ortaya koymaya çalışacağım. “Büyük Dünya Olayı” Herbert Von Moos, tarafından kaleme alınmıştır. Harp zamanı günü gününe tutulan notları içeren bir dev eserdir. Bu eser 1952’de T.C. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanmıştır.

Şimdi Almanların, Alman şehirlerinde iç içe yaşadıkları komşuları Yahudi cemaati için kanunla getirdiği yasaklardan bazılarını sıralayalım. Gözlerimizi kapayalım ve kendimizi o günlerin Almanya’sına götürelim ve bu yasaklarla karşı karşıya olan Yahudilerin ruh halini düşünelim.

Aşağıda özet olarak sıralanan maddeler üzerinde biraz akıl yoranlar toplama kamplarında yakılmadan dahi, Yahudi halkının kendi evlerinde imha tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarını göstermektedir. 2 Haziran 2016’da Türkiye’ye “soykırım” suçlaması yapma cüretini gösterebilen Alman halkı, inkâr etseler dahi o günlerde bu vahşi kanunları başarıyla uygulayan askerlerine yardımcı olmakta hiç bir sakınca görmemişlerdir.

İşte 1939-1945 arasında tamamen kanunlar ile getirilen Yahudi Yasakları;

* Altı yaşın üzerindeki Yahudi çocukları dükkândan bal, kakao ve marmelât alamazlar,

* Yahudiler, yerel polisin yazılı izni olmadan yaşadıkları muhtarlık bölgesini terk edemezler,

* Yahudiler Madalya ve nişan taşıyamazlar,

* Yahudiler mülkiyetinde radyo bulunduramazlar,

* Yahudilerin Alman kültüründen yararlanmaları yasaktır.

* Yahudilere kitap satmak veya kiralamak yasaktır,

* Yahudiler sol yakalarında devamlı olarak Yahudi yıldızı taşıyacaklardır.

* Yahudi evlerine Yahudi yıldızı her yerden görülecek şekilde asılacaktır.

* Yahudi mülkiyetinde bulunan tüm kürk ve yün eşyası teslim edilecektir. Sadece mutlak lüzumlu giyecek maddeleri taşımalarına izin verilecektir.

* Yahudiler evlerinde kedi, köpek ve kuş besleyemezler,

* Yahudiler berberlik yapamazlar,

* Yahudiler sigara içemezler, sigara için kartı taşıyamazlar,

* Yahudiler gözlükleri dahil ellerindeki bütün optik aletleri Alman makamlarına teslim edeceklerdir.

* Yahudiler soba, ısıtma yastığı, tava, süpürge, ütü gibi elektrikli ev aletleri ile plakçalar, plak, yazı makinesi, teksir makinesi, bisiklet, fotoğraf makinesi ve malzemesi, film, dürbün gibi malzemelerini derhal yerel makamlara teslim edeceklerdir.

* 19 Ekim 1942 ‘den itibaren Yahudiler et, et ürünleri, yumurta, buğday ürünleri ve süt mamullerini bulunduramazlar,

* Yahudiler miras bırakamazlar. Ölen Yahudilerin malları Alman devletine intikal edecek,

* Erkek Yahudi isimleri sonuna İSRAEL, kadın Yahudi isimlerinin sonuna SARA ismi getirilecektir.

* Bütün Yahudilerin şoför ehliyetleri iptal edilmiştir. Bundan sonra Yahudiler şoförlük yapamazlar,

* İlk-Orta-Lise ve Üniversite dâhil Alman okullarından okuyan Yahudilerin okulları ile ilişkileri kesilecektir.

* Yahudiler elbise hammaddesi ve iplik mamulâtı bulunduramazlar,

* Yahudiler akşam 20: 00 ‘den itibaren gün ışıyıncaya kadar hiçbir şekilde ikametgahlarını terk etmeyeceklerdir.

* Yahudiler araç sahibi olamazlar. Bütün Yahudilerin araç ruhsatları iptal edilmiştir.

* Yüzük dahil her türlü ziynet eşyası bulundurmaları ve takmaları yasaktır. İlgili makamlara derhal teslim edilecektir.

* Yahudiler otelde yatamazlar,

* Yahudiler Almanların devam ettiği genel banyo ve hamamlara gidemezler,

* Yahudilerin kullanabilecekleri cadde ve sokaklar belirlenmiştir. Bunun dışına çıkmaları yasaktır.

* Yahudiler, tiyatro, sinema, konser salonu, konferans salonu, müzeler, lunaparklar, spor salonları gibi kamuya açık alanlara giremezler,

* Yahudiler demiryollarını kullanamazlar,

* Yahudilerin sahip oldukları Alman pasaportları iptal edilmiştir,

* Alman öğretmenler Yahudiler hiçbir şekilde ders veremezler, Yahudi çocuklar Alman çocukları ile bir arada oturamazlar,

* Yahudiler gazete, dergi, kanun, kararname ve bültenleri temin edemezler, satın alamazlar ve okuyamazlar,
Yukarıda sıralanan kanun maddeleri bugün Türkiye’ye insan hakları dersi vermeye çalışan ve tarihi çarptırarak olmayan bir tarihi olayı “Ermeni Soykırımı” olarak nitelendirerek Türkiye üzerinde baskı uygulamaya çalışan günümüz Almanya’sının gerçek yüzünü göstermesi açısından önem arz etmektedir.

Dünyada demokratik düşüncelerin geçen 70 yılda aldığı mesafe oldukça iyimserdir. Ama daha da iyi olması için insanlığın çok çalışması gerekmektedir.

Sonuçta; Atatürk Türkiyesinin ve Türk milletinin geçmişinde utanılacak hiç bir nokta yoktur. İnsanlık aleminin karşısında başımız daima dimdiktir. Ve dimdik kalmaya devam edecektir.

Dr.Tahir Tamer Kumkale
http://www.kumkale.net,
http://www.kumkale.wordpress.com
——————————————-
(1) Daha fazla bilgi için bakınız; Dr.Tahir Tamer Kumkale’nin PSİKOLOJİK SAVAŞ kitabı,” İKİNCİ DÜNYA HARBİNDE NAZİLERİN PROPAGANDA MAKİNESİ” SS:368-379