Archive | Ağustos 2016

ÇARE, ASKERİ ORTAOKULLARI YENİDEN AÇMAKTIR..

SE2

Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1924)
—————————————————————————-

Ordu- Millet vasfını binlerce yıllık tarihi perspektif içinden günümüze taşıyan milletimizin bağrından çıkardığı Türk ordusunun muvazzaf personel yetiştirme kaynakları olan her biri şanlı tarihi kimliğe sahip Askeri Liseler, Harbokulları, Harp Akademileri ve Astsubay Meslek Yüksek Okulları kanun hükmünde kararname ile kapatıldılar. Yetkili makamlar, bu ani ve kesin karara gerekçe olarak 15 Temmuz darbe girişimini yapan FETÖ’nün bu müesseselerdeki yaygın yapılanmasını gösterdiler. “Türk Ordusunun bir daha darbe yapmaması için kesin çözüm getiriyoruz” diyerek yaptıkları hatanın farkında olmadıklarını da açıkça belirttiler.

Üzerinde yeterince düşünülmeden, kısa ve uzun vadede muhtemel sonuçları değerlendirilmeden, tarihe mal olmuş bu okullar için milletin fikri sorulmadan yapılan icraat ile asıl darbeyi Türk ordusuna indirdiler. Keşke karar vericiler önceden bu okulları gezip tarihi mekanlarda oluşan milli duyguları hissetme imkanına sahip olsalardı. Keşke, beyni daha ortaokul dönemlerinde dini liderler eliyle bilinçli şekilde şer’i hükümlerle yıkanarak şartlandırılmış beceriksiz son dönem yöneticilerinin cezasını bu köklü müesseselere kesmeselerdi.

Bilindiği gibi dünyanın merkezi konumundaki kritik coğrafyada ayakta kalabilmenin ve üniter devlet yapısını muhafaza edebilmenin tek yolu çok güçlü bir milli orduya sahip olmaktan geçer.

Dünyanın merkezindeki Anadolu’da hür ve bağımsız yaşamanın bedeli sanıldığından çok daha ağırdır. Strateji uzmanları; “Devletlerin ve devleti meydana getiren milletlerin ömürlerinin milli ordularının ömürleri kadar olduğunu” vurgularlar.

Ordunuz varsa siz de varsınız. Yoksa sizde yoksunuz. Türkiye Cumhuriyeti devletinde ikame kabul etmeyen tek kuruluş Türk ordusudur. Her şeyin yedeği ve ihtiyatı olabilir, ama milli ordunun yani Mehmetçiğin yedeği yoktur.

Hangi gerekçe ile olursa olsun ordunuzun elini ayağını bağlar ve onu psikolojik açıdan görev yapamaz hale getirirseniz düşmanlara gerek kalmadan kendi elinizle devletinizin sonunu getirmiş olursunuz.

Şurası bir gerçektir. Türk Ordusu yoksa Türk milleti de yoktur. Ordu-Millet karakteri milletimizin genlerinde vardır. Ve bu genle son yıllarda bilinçli olarak oynanmış ve milletinin bağrından çıkan Türk askerine 15 Temmuz 2016 FETÖ girişimi ile son darbe vurulmak istenmiştir.

Yönetim kademesine düşen görev sağduyu ve teenni ( İhtiyatlı davranma, acele etmeme, düşünceli ve yavaş hareket etme ve temkinli davranma) ile hareket ederek ordunun daha fazla yıpranmasına imkan vermemek olmalıdır.

Askeri okullar; Türk askerinin birlik ve beraberliğini pekiştiren temel ve simge kuruluşlardır. Subaylar maiyetindekilerin asırlardır ayni kaynaktan beslendiğini bilerek onlara güven duyarlar. Bu okulların askerlerin elinden alınması subayların kolay alışacağı ve hazmedebileceği bir husus değildir. Çünkü her subay bilir ki; askeri liseler, harp okulları ve harp akademilerinde subaylarımıza Atatürkçü Düşünce doğrultusunda vatan-millet-bayrak ve toprak sevgisi aşılanır. Bunun aksi düşünülmez. Bugün gelinen durum ise çok farklıdır. Tarikat mensubu öğrenciler dışarıda önceden hazırlanmış ve imtihan hileleri ile askeri liselere yerleştirilmiştir. Yani FETÖ’cü askerler askeri okullardan önce eğitilmiş ve beyinleri yıkanmıştır. Onlar askeri eğitim kurumlarında FETÖ’cü olmamışlar, aksine bu okulları FETÖ’cü hale dönüştürmüşlerdir. Ve bu durum kişisel olup bariz bir yönetim zafiyetidir.

Şimdi bu konuda çok iddialı olarak konuşmak istiyorum. Gerçek şudur; gençlere ortaokul çağında verilen milli ruh ve şuur( veya tarikata mensubiyet) ileriki yaşlarda asla değiştirilememektedir..

Ben 1961 yılı Selimiye Askeri Ortaokulu mezunuyum. 1959 yılında kurulan bu okul 1963 yılında kapatılmıştır. Kuleli-Erzincan-Işıklar Askeri liselerinin orta kısımları ile 1959-1960 yıllarında sivil kaynaktan alınan tahminen 4000 civarında öğrencisi olmuştur. Bu öğrencilerin % 55’i okuldan atılmış ve sivil olarak hayatlarına devam etmişlerdir. % 45 kadarı ise 1965-1966-1967-1968-1969-1970 devreleri olarak subay olmuşlardır. İşte bu Selimiyeli subaylar 1960-1961 ve 1963 askeri darbeleri ile her alanda önemli kayıplara uğrayan Türk ordusunu ayakta tutan çekirdek kadroyu teşkil etmişlerdir.

Selimiye Askeri Ortaokulunu kuran ve komutanlığını yapan Kurmay Albay Ferit Erdoğan ve bir avuç vatansever subayın 11-13 yaşındaki çocukların beyinlerinde yarattığı vatan ve millet sevgisi bugün her biri 70 yaşında olan sivil-asker Selimiyelilerde asla değişmemiştir.

Kuruluşunun 50. Yılında (30-31 Mayıs 2009’da) bugün 1. Or.Kh. olan Selimiye Kışlasında bir araya gelerek hasret gideren sivil ve asker Selimiyeliler sevgiyle kucaklaştılar. Bu yıl 57 nci yıl toplantısında tekrar bir araya gelen Selimiyelilerde 50 yıllık ayrılığın çocukluk yıllarına kazanılan dostluk ve kardeşliğin aynen muhafaza edildiği görülmüştür. İşin aslı şudur; asker ve sivil tüm Selimiyeliler bulundukları yerlerde devlet ve millet için elini korkmadan taşın altına sokan, zorluklara göğüs geren, ama milli ruh ve şuuru ayakta tutan meşhur 68 kuşağının ta kendisidir.

Aşağıdaki linkler incelendiğinde Kur.Albay Ferit Erdoğan’nın Türklük ve Atatürkçülük milli şuurunu tüm Selimiyelilerin iliklerine kadar işlettiği görülecektir. Sözün kısası; Selimiye Kışlasında birkaç yıl bir arada yaşayan bu gençlerin beyinlerine nerede olursa olsunlar başka fikirlerin aşılanamayacağı, tek bir Selimiyelinin dahi tarikatların eline düşürülemeyeceği açıktır.

Selimiye Askeri Ortaokulu askeri hiyerarşi içindeki ilk askeri müessesedir. Ama orada alınan askerlik ruhu hiç bir dış ideoloji ile etkilenmeyek kadar güçlüdür. Nitekim Selimiye mezunu subayların Türk Ordusunda en üst makamlara kadar ulaşması yanında çok başarılı hizmetler üretikleri de bir gerçektir.

İddia ediyorum ki; bugün Askeri Lise, Harp Okulu ve Harp Akademilerini bitirmelerine ve generallik makamına erişmelerine rağmen cahil bir sivil imamdan emir alacak derecede kendini küçülten çeteci askerlerin tamamı askeri okula girmeden önce ( yani ortaokul dönemlerinde) tarikatların eline düşmüşler ve aldıkları tüm askeri eğitim ve rütbeler onları asıl hedeflerini değiştirememiştir.

Demek ki burada sorun liselerden başlayan askeri okullarda değildir. Kanaatimce daha ortaokul çağlarından başlayarak askeri eğitim alınmış olsaydı, ağaç yaşken eğilecek, ordu tamamen siyasetin dışında kendi işi ile ilgilenecek ve darbelerle bugün gelinen korkunç durum olmayacaktı.

Sonuç olarak; Selimiye Askeri Ortaokulu konusu bilim adamlarınca iyi incelenmelidir. Psikolog ve sosyologlar küçük yaşta yaratılan kardeşlik ruhunun değişmeden 60 yıl boyunca nasıl devam ettiği ortaya konulmalıdır. İnanıyorum ki; güçlü bir ordunun kurulması için genç beyinlerin henüz ortaokul çağında kutsal askerlik mesleğine kazandırılması uygun olacaktır.

Kapatmak çare değildir. Aksine aynen yaşatmak önemlidir. Bu coğrafyada güçlü bir ordunun devamı bir ömür boyu bu zor göreve aşk ile bağlanan vatansever askerler eli ile sağlanacaktır.

Bunun için ben diyorum ki 1963 yılında kapatılan Selimiye Askeri Ortaokulu 2016 yılında tekrar kurulmalıdır. Ben bir Selimiyeli olarak bulunduğum yaşa rağmen 1959 Selimiyeli ruhunu aynen genç nesillere aktarabileceğime inanıyorum.
Özetle; tüm Selimiyeliler olarak yeniden güçlü ordunun hazırlanması için göreve hazır olduğumuzu vurguluyorum..

http://www.selimiyeaskeri.org/
http://www.kumkale.net/makaleler/00394.html
https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Selimiye_Asker%C3%AE_Ortaokulu
Dr.Tahir Tamer Kumkale

This entry was posted on Ağustos 27, 2016. 1 Yorum

ASKERİ BİRLİKLERİN ŞEHİR DIŞINA TAŞINMASI YANLIŞTIR..

unnamed

Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (Nutuk-1927)
—————————————————————————–
36 yıllık askerlik yaşamımda edindiğim tecrübelere dayanarak diyorum ki; bugün her biri şehirlerimizin en değerli yerleşim yerleri haline gelmiş, kent insanına nefes aldıran yemyeşil yaşam alanları haline dönüşmüş askeri kışlaların hepsi, taktik ve stratejik mülahazalar göz önünde bulundurularak başlangıçta tamamen şehirlerin dışında kurulmuşlardır.
Çünkü askerlerin yaşam ve eğitim alanı şehirler değil, kırsal arazidir. Halkın zirai ve ticari yaşamlarına uygun olmayan çorak ve engebeli arazilere özellikle konuşlandırılan askeri birlikler kısa sürede bulundukları bölgeleri mamur ve bayındır hale getirmişlerdir. Sonunda askeri kışlaların çevresi sivil yaşam için cazibe merkezi haline gelmiştir.
1969 yılında teğmen rütbesi ile Ağrı’nın Patnos ilçesinde görev yaptım. Ve yeni hizmete açılan Sunay Garnizonundaki simsiyah ve sert toprağa ağaç dikmeye çalışırken zamanın Belediye Başkanı Kerem Şahin’in alaycı bir tavırla söylediği sözlerini hiç unutmadım;
“Komutan boşuna uğraşmayın, bulunduğunuz bölgede değil ağaç ot bile bitmez. Biz zaten bu araziyi işe yaramadığı için size verdik.”
Ama biz inat ettik. Ve o çorak araziyi cennete çevirdik. 1989’da ayni yere Alay K. olarak tayin olduğumda Sunay Kışlası yemyeşil bir ormanın içinde tamamen kaybolmuştu. İlk işim kendi diktiğim ağaçların altında ailelere bir piknik düzenlemek olmuştu.
Gururla söyleyebilirim ki; ülkemin asker eli değen her köşesi daima mamur ve müreffeh bir sosyal yaşam merkezi olmuştur.
Bugün Silahlı Kuvvetler içinde bir kaç gafil ve aldatılmış kişinin yaptığı darbe girişimini bahane ederek askeri birliklerimizin; apar topar, ve yangından mal kaçırır gibi şehir dışına çıkarılmasını asla kabul etmiyorum. Bunun nedeni darbe girişimi asla olamaz. Çünkü darbe yapmayı kafasına koyanlar için birliklerin şehir dışında bulunması engel değildir. Bilakis gözden ırak olduklarından kontrol edilmesi daha da zorlaşacaktır.
Bugünkü acil taşınma faaliyetinin arkasında değerleri ölçülemeyen askeri arazilerden yandaşlara rant elde etmek ihtiyacının yattığı fikri öncelikle akla gelmektedir. BU konu sosyal medyada sıkça dile getirilmektedir. İnşallah buradaki amaç; her biri ölçülemeyecek maddi değeri haiz askeri arazilerin yandaşlara ve özellikle de petrol şeyhlerine peşkeş çekmek değildir.
Şurası unutulmamalıdır; 1 inci Dünya Harbi sonunda başkent İstanbul’u işgal eden askeri yönetimler dahi Osmanlı kışlalarını işgal etmemişler ve askeri birliklerin yönetimlerini kendi iç işlerinde serbest bırakmışlardır.
Yarım asırdır girmek için uğraştığımız Avrupa birliği ülkelerinde askeri birliklerin tamamına yakını büyük şehirlerin içinde ve görünür yerlerdedir. Ve bu birlikler konuşlandıkları tarihi binaları inşa edildikleri günkü dizaynı içinde mamur halde tutarak tüm şehirleri bir tarih müzesi haline dönüştürmüşlerdir.
Özet olarak; alınan kararların çok hızlı ve üzerinde yeterince düşünülmeden getirisi-götürüsü ve ne olacağı incelenmeden alındığını değerlendiriyorum. Bu işten ordunun değil, ama halkımızın zararlı çıkacağını kıymetlendiriyorum.
Çünkü askerin asli görev yeri şehirlerdeki kışlalar değil, arazidir. Askerler; tüm zamanını mobil olarak arazide yaşayacak şekilde organize olmuşlardır. Yer değiştirmek O’nun savaşma gücünü fazla etkilemez. Asker en kısa sürede konuşlandığı yeni bölgede ayni gücünü muhafaza eder. Ama, her biri tarihi bir değer taşıyan kışlalarımızın ayakta kalması ve gelecek nesillere aynen kazandırılması için askerin disiplinli ve yenilikçi bakış açısına ihtiyaç vardır. Ayrıca halkın güvenliği için şehirdeki kışlalara ve askerlere her zaman ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak; Kışlaların acilen taşınması ve askerin boşalttığı yerlerin rant şebekelerine teslim edilme kaygısını benim gibi halkımızın büyük bir kesiminin de taşıdığı görülmektedir.
Henüz vakit erkendir. Söylemleri ve tutarlı davranışları ile kısa sürede toplumun beğenisini kazanan Başbakan Binali Yıldırım’ın konuyu bir kere daha etraflıca değerlendirmesinde yarar görüyorum.

TÜRK ORDUSU DEVLET ELİYLE TASFİYE Mİ EDİLİYOR?

519bkHu2bfL._SX331_BO1,204,203,200_

518Gqa+yirL._SX331_BO1,204,203,200_

514d3n32MUL._SX331_BO1,204,203,200_

Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. (1937)

Bakanlar Kurulunun Olağanüstü Hal uygulamasına ilişkin 115 madde ve 91 sayfalık 669 Sayılı Kararı ile Türk Silahlı Kuvvetleri yeniden yapılandırılarak bir daha darbe yapamıyacak şekilde dizayn ediliyor. Yani bugün fiilen sıcak savaşı sürdürerek şehit ve gaziler veren Türk ordusu bir merasim ordusu haline dönüştürülüyor. Ordu-Millet Türklerin gözbebeği durumundaki askeri kurum ve kuruluşlar birkaç çete mensubunun başarısız darbe girişimi bahane edilerek tasfiye edilmeye çalışılıyor..

Sonuncusunu 10 Kasım 2015’de yayınladığım toplam 1500 sayfa tutan 3 ciltlik “TÜRK ORDUSU” başlıklı seri kitaplarımda ordumuz üzerindeki küresel oyunları açıklamış ve bu müstesna kuruluşumuza sahip çıkmamızın ülkemizin bu coğrafyada ayakta kalabilmesi bekası için zorunluluk olduğunu vurgulamıştım. Ama dikkate alan olmamıştır.

Sonuçta yeteneksiz olduğu belli olan komuta heyetinin yarattığı zafiyet ile 15 Temmuz darbesi gerçekleşmiştir. Bu darbe Ordu-Millet Türklerin sağduyusu ve Türk ordusunun darbeye katılmayan büyük kesiminin çabalarıyla çok kısa bir sürede önlenmiştir. Türk milleti darbecileri lanetlerken içinden çıkardığı ordusuna sahip çıkmıştır.

Binlerce yıllık Türk Ordusunun geleneksel komuta sistemini darmadağın eden 669 Sayılı Kararname hakkında CHP, MHP ve diğer partilerden ciddi bir ses duyulmamıştır. Sadece Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek ve Vatan Partili generaller bu uygulamanın doğuracağı sakıncaları açıkça halkımızla paylaşmışlardır.

Konuya ilişkin olarak Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in 1 Ağustos 2016 tarihinde basına yansıyan aşağıdaki tüm görüşlerine aynen katıldığımı özellikle belirtiyorum. Ordumuza daha fazla zarar vermeden yapılan yanlışlıktan ivedilikle dönülmesini yararlı olarak görüyorum.

——————————————

1 Ağustos 2016 Tarihli basından;

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin İzmir İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Genel Başkan Perinçek burada yaptığı konuşmada, darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapısını değiştiren kanun hükmünde kararnameyi eleştirdi.

Perinçek şöyle konuştu:

“Türk ordusuna düşmanlık yapan, Türk ordusunu savaşamaz hale getirmeye yönelik bu kararnameleri çıkaran iktidar, Türkiye’yi yönetemez. Ordu düşmanı bir iktidar Türkiye’yi yönetemez. Ordu düşmanları oy da alamaz. Bu ordu düşmanlığı, AKP iktidarının sonunu getirecektir. Askeri birliklerin önüne çöp kamyonlarını yığarak, tehdit olarak orduyu göstererek kendi yıkılışınızı hazırlıyorsunuz. Ordu ile savaşarak nereye varacaksınız? Bu millet sizi sırtından atacak. Bu millet sizin iktidarınıza son verecek. Çok güvendiğiniz oyların nasıl eridiğini göreceksiniz.

Orduya düşman olan bir iktidarı kesinlikle ayakta tutamayız. Onlara oy vermek bundan sonra haramdır. Türk milleti, Türk ordusuna düşman olan bir iktidarı oylarıyla aşağıya indirecektir.

‘BU KARARNAMENİN KÖKÜ DIŞARDA’

Kararnamenin kökünün dışarıda olduğunu öne süren Perinçek, “Bu kararname, devlete, Cumhuriyet’e, orduya ve millete karşıdır. Bu kararnamenin kökü dışarıdadır. Amerika’nın 2005 yılından beri Türkiye’ye dayattığı ordunun yeniden düzenlenmesini içeriyor. Yunan Silahlı Kuvvetleri 2002 yılına kadar AKP’nin getirdiği sistemi uyguluyor. 2002’deki Kardak Krizi sonrası bu sistemin iflas ettiğini Yunanistan ders olarak çıkartıyor. Türk ordusu örnek alınarak, Yunan düzenlemesi yeniden yapılıyor. Bu kararname FETÖ’cülerin kararnamesidir. FETÖ’cüler ‘Yeni yapılanmaya ihtiyacımız var’ diyordu. Türkiye bu kararname ile bir karışıklığa doğru itiliyor. Türk ordusu ve devlet arasında beraberlik bozuluyor. FETÖ’cüler de şu anda bayram yapıyor. Uyarıyoruz; FETÖ’cüleri, Amerika’yı sevindiren bir kararname çıkarttınız. Bu program düşmanın programıdır”

ANAYASAYA AYKIRI

Kararnamenin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savaş yeteneğine darbe indirdiğini kaydeden Perinçek, emir komuta zincirinin Genelkurmay Başkanı’nın elinden alınmasıyla Genelkurmay Başkanlığı’nın bina amirliğine dönüştürüldüğünü savundu. Savaş çıkması durumunda bunu kimin yöneteceğini soran Perinçek, “Savaşı kim yönetecek? Milli Savunma Bakanı mı yönetecek? Bunu ancak düşman yapar. Askeri okulları kapatıyorsunuz. O askeri okullardaki halk çocuklarıdır. Halkına bağlı, Cumhuriyeti’ne bağlı Türk subayı yetişiyor orada. Kapattığınızda, Türk subayını hedef alıyorsunuz. Polis, jandarmanın görevini yapamaz. Bu halkın askere saygısı var ve o saygı iç güvenlik açısından en büyük değer. Hastanesi olmayan ordu nerede var? Savaşan ordu, yaralanan, şehit olan ordudur. Hastanesi olmayan ordu savaşamaz. Türk ordusunun savaşmaması için yapılan bir uygulamadır. İçeride de bu darbeden sonra neler bekleniyor? ABD IŞİD’i üzerimize sürecek. PKK şimdi tekrar inlerinden çıktı, Türk ordusuna karşı çeşitli uygulamalara girdi.

MİT ve Genelkurmay Başkanlığı’nın, Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması da Anayasaya aykırı bir durum. MİT’i ve Genelkurmay Başkanlığı’nı Cumhurbaşkanlığı’na bağladığınız zaman Anayasa sistemini bozarsınız. Meclis’in denetimini ortadan kaldırırsınız. Hükümeti denetleme yetkisini ortadan kaldırıyorsunuz. Yani Meclis’e darbe indiriyorsunuz. Bu henüz gerçekleşmedi. Henüz bir plan, ancak bu Anayasaya aykırı” diye konuştu.

GENELKURMAY BAŞKANI AKAR’A ÇAĞRI

Konuşmasında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a da çağrıda bulunan Perinçek, şunları söyledi:

“Sizin Anayasal görevinizdir ordunun savaş yeteneğini yüksek tutmak. Buna bağlı olarak milletinize karşı Cumhuriyete, Mehmetçiğe karşı sorumluluklarınız var. Kararname uygulanmasına karşı Genelkurmay Başkanlığı’nı, Anayasal görevini yerine getirmeye davet ediyorum. Ordunun yapısını bozan, PKK’ya sevinç veren bu kararnameden vazgeçmeleri için AK Parti tabanı da harekete geçmeli. Ordu düşmanlığının altından kalırsınız. Ordu düşmanlığı millet düşmanlığıdır. Biz geleceğe güveniyoruz. Hiç kimse korkmasın. Bu yapılanlar AKP’nin kendi sonunu hazırladığını göstermektedir.

Darbe girişiminin kurmaca olduğu yönündeki iddiaları değerlendiren Perinçek, bunun gülünç olduğunu böyle bir kurguyu kimsenin sahneleyemeyeceğini belirtti. Perinçek darbe girişiminde ABD ile Türkiye arasında bir savaş yaşandığını ve darbe girişiminin arkasında Fethullah Gülen’in bulunduğunun çok açık olduğunu vurguladı.